15 Ocak 2012 Pazar

Tanrı’nın Oğlu

Müslüman ve Hıristiyanların inanç tartışmalarında uyuşamadıkları en önemli konu İsa'nın Oğulluğudur. Hıristiyanlar, İsa'nın, Tanrı Oğlu olduğunu onaylarlar; Müslümanlar, İsa'nın Tanrı Oğlu olduğunu reddederler. Her iki taraf da kendi farklı yollarında giderlerken haklı olduklarından ve karşı tarafından yanıldığına emin olarak anlaşamamak için anlaşılmışlardır.

Ancak acaba başka bir seçenekten söz edilebilir mi?

Bu öneri ile birlikte şu sorular ortaya çıkmaktadır;

Hıristiyanlar İsa'nın Oğulluğunun Müslümanlar için ne ifade ettiğini ve Müslümanların bunu neden reddettiklerini gerçekten anlamış mıdırlar? Aynı şekilde Müslümanlar da İsa'nın Oğulluğunun Hıristiyanlar için ne anlam taşıdığının ve bunun neden onayladıklarının gerçekten farkında mıdırlar?

Kur'an'ı Kerim açık bir şekilde "Tanrı'nın Oğlu" fikrini reddediyor.  Neden?  Çünkü Kur'an'da hep fiziksel veya bedensel durumlardan bahsedilmektedir:

     "Doğrusu Rabb'imizin şanı yücedir.  O, ne eş, ne de çocuk edinmemiştir." (Cin 72:3)

     "(O) gökleri ve yeri yoktan var edendir.  O'nun nasıl çocuğu olabilir ki?  Kendisinin bir eşi yoktur." (En'am 6:101)

     "Allah'ın bir evlât edinmesi, olacak şey değildir! O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece «Ol!» der ve hemen olur."  (Meryem 19:35)

     "Rahmân çocuk edindi." dediler... Rahmân'ın çocuk edinmesi yakışmaz." (Meryem 19:88 & 92)

     "(O), bir çocuk edinmemiştir, mülkünde ortağı yoktur." (Furkan 25:2)

            Arapça'da “oğul” veya “çocuk” edinmeyi ifade edebilmek için iki farklı kelime kullanılabiliyor:  “Veled” veya “İbn”.  “İbn” hem fiziksel hem de mecazi veya ruhsal anlamda kullanılabiliyor; ama "Veled" daha çok fiziksel olarak kullanılır. Arapçadaki “Veled” ve “İbn” kelimeleri daha iyi anlayabilmek için Kuran’ı Kerimden birkaç ayeti ayrıntılarıyla inceleyelim.

Kur’ân 4:171
إِنَّمَا اللّهُ إِلَهٌ وَاحِدٌ سُبْحَانَهُ أَن يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ = innemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun), subhânehû en yekûne lehu veled(veledun)
Türkçe anlamı:
Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir.

Kur’ân 2:116
وَقَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۖ بَل لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ كُلٌّ لَّهُ قَانِتُونَ = Ve kâlûttehazellâhu veleden, subhâneh(subhânehu), bel lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun lehu kânitûn(kânitûne).
Türkçe anlamı:
Allah çocuk edindi» dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir.

Kur’ân 72:3
وَأَنَّهُ تَعَالَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا = Ve ennehu teâlâ ceddu rabbinâ mettehaze sâhıbeten ve lâ veledâ(veleden).
Türkçe anlamı:
Hakikat şu ki, Rabbimizin şânı çok yücedir. O, ne ne de çocuk edinmiştir.

Kur’ân 6:101
بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُن لَّهُ صَاحِبَةٌ ۖ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ ۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ = Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ennâ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu sâhıbeh(sâhıbetun), ve halaka kulle şey’(şeyin), ve huve bikulli şey’in alîm(alîmun).
Türkçe anlamı:
O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur.

Daha öncede belirttiğimiz gibi Arapçada "Veled" kelimesi daha çok fiziksel anlamda kullanılır. Kuran’ı Kerim 72:3 ve 6:101. ayetlerde bunu çok açık ve net bir şekilde anlıyoruz. Allah “ne (sâhıbeten) ne de çocuk (veledâ) edinmiştir. O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir”!  Allah’ın fiziksel oğul edindiği ve Kuran’ı Kerimin açıkça reddettiği bu yanlış ve sapkın öğretinin kökü, çeşitli yer ve zamanlarda yaşamış ve sapkın bir öğretiyi izlemiş (sözde) Hıristiyan bir gruba dayanmaktadır. Bu grup Allah, Meryem ve İsa diye çok tanrılı ve putperest bir anlayışa sahipti. Kutsal Kitap bu inancı bu tür bir sapıklığı asla ve asla içermemiştir. Bu gerçekten de küfürdür. Kutsal Kitaba göre Allah doğrulmamış ve doğurmamıştır, eşi, benzeri yoktur!

Kur’ân 19:35
مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ ۖ سُبْحَانَهُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ = Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhâneh(subhânehu), izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
Türkçe anlamı:
Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir.

Kur’ân 19:88
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا = Ve kâluttehazer rahmânu veledâ(veleden).
Türkçe anlamı:
«Rahmân çocuk edindi» dediler.

Kur’ân 19:91
 أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدًا = En deav lir rahmâni veledâ(veleden).
Türkçe anlamı:
Rahman'a çocuk yakıştırdılar diye...

Kur’ân 19:92
وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَٰنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا = Ve mâ yenbagî lir rahmâni en yettehıze veledâ(veleden).
Türkçe anlamı:
Hâlbuki Rahmân’a bir çocuk edinmek yakışmaz.

Kur’ân 25:2
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا … = Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ardı ve lem yettehız veleden
Türkçe anlamı:
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur, O, bir çocuk edinmemiştir, …

Kur’ân 17:111
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا = Ve kulil hamdu lillâhillezî lem yettehız veleden
Türkçe anlamı:
Ve de ki: 'Övgü, ALLAH'adır. O çocuk edinmemiştir, …

 İncil’de bulunan Tanrı'nın Oğlu kavramı "veled" değil, "İbn"dir.  Yani İncîl'de bulunan kavram fiziksel değil, ruhsal veya mecazi anlamında bulunmaktadır. Bu bilgiler ışığında Kutsal Kitapta İsa’nın oğulluğunun nasıl olduğunu anlatan bir ayete göz atalım. Kutsal Kitabın Arapça tercümesinden okuyoruz:

Kutsal Kitap, Yuhanna 3:16
لأَنَّهُ هَكَذَا أَحَبَّ اللَّهُ الْعَالَمَ حَتَّى بَذَلَ ابْنَهُ الْوَحِيدَ لِكَيْ لاَ يَهْلِكَ كُلُّ مَنْ يُؤْمِنُ بِهِ بَلْ تَكُونُ لَهُ الْحَيَاةُ الأَبَدِيَّةُ = Li annaho hakatha ahabba Allaho al alam hatta bithal ibnihi al wahid likay la yahliko kol man yo'min bihi bal takoon laho al hayah al abadiya
Türkçe anlamı:
Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu'nu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.

Görüldüğü gibi Arapça tercümede İsa El-Mesih ‘Veled’ Allah değil ‘İbn’ Allah olarak çevrilmiştir. Elbette, hiç bir gerçek Hıristiyan Tanrı'nın fiziksel bir ilişki içinde bulunduğuna inanmıyor.  Hem Kitab-ı Mukaddes'e göre, hem de Kur'an'a göre Meryem'in gebe kalması olağanüstü bir şekilde gerçekleşmiştir. 

     " Bundan ötürü Rab'bin kendisi size bir belirti verecek: İşte, kız gebe kalıp bir oğul doğuracak; adını İmmanuel koyacak."  (İşaya 7:14)

     " Çünkü bize bir çocuk doğacak, Bize bir oğul verilecek. Yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak."  (İşaya 9:6)

     "Rab'bin bir meleği ona rüyada görünerek şöyle dedi: 'Davut oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma.  Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır. Bir oğul doğuracak.  Adını İsa koyacaksın.  Çünkü halkını günahlarından kurtaracak olan Odur. Bütün bunlar, Rab'bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu:  "İşte kız gebe kalıp bir oğul doğuracak.  O'nun adını İmanuel koyacaklar." İmanuel, 'Tanrı bizimledir' demek.'"  (Matta 1:20-23)

     "Ama melek ona, "Korkma Meryem" dedi, "sen Tanrı'nın lütfuna eriştin.  Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın.  O büyük olacak, kendisine 'en yüce Olan'ın Oğlu' denecek.  Rab Tanrı O'na atası Davud'un tahtını verecek.  O da sonsuza dek Yakub'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir.  Meryem meleğe, 'Bu nasıl olur, ben erkeğe varmadım ki? dedi. Melek ona şöyle cevap verdi:  "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan'ın gücü senin üstüne gölge salacak.  Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek." (Luka 1:30-35)

     "Benim nasıl oğlum olur, dedi bana bir insan dokunmadı ve ben bir kahpe de değilim."  (Ruh):  "Öyledir, dedi, Rab'bin: 'O bana kolaydır.  Onu insanlara, (kudretimizi gösteren) bir işâret ve bizden bir rahmet kılmak için (bunu yapacağız)' dedi" ve iş olup bitti."  (Meryem 19:20-21)

     "O ki ırzını korudu, biz de on(un rahim)e rûhumuzdan üfledik."  (Tahrîm 66:12)

            Şimdiye kadar, en azından her iki kitaptan şunu tespit ettik: İsa'nın doğuşu tüm insanlardan çok farklıyıdı.  Ayrıca, Kur'an'a göre İsa Mesih çok özel bir ünvan taşıyor: "Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi... Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor."  (Al-i İmrân 3:39 & 45) 

Bu ayetti İncil ile karşılaştırırsak, çok ilginç bir şey görüyoruz:

"Başlangıçta Söz vardı.  Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.  Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Söz insan olup aramızda yaşadı.  Biz de O'nun yüceliğini, Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük." (Yuhanna 1:1-2, 14)  

Kitab-ı Mukaddes'te İsa "Tanrı Oğlu" olarak sık sık tanımlanıyor ve Mika peygambere göre bu doğacak olan "Mesih'in"  başlangıcı yoktur: 

"Ve sen Yahuda binleri arasında bulunmak için küçük olan Beyt-lehem Efrata, İsrail üzerine hükümdar olacak adam bana senden çıkacak; ve onun çıkışı eski vakitten, ezeli günlerdendir."  (Mika 5:2)  

Kitab-ı Mukaddes'e göre, İsa Mesih doğmadan önce, Tanrı’nın Sözü olarak Tanrı'yla birlikte idi, ve Söz Tanrı idi.  Yani, Tanrı’nın Sözü ebedidir!  Gördüğümüz gibi, bu Tanrı Oğlu ifadesi, fiziksel ve cinsel bir ilişkiyi kastetmiyor:  İncîl'e göre, İsa "Mesih" Ruhsal anlamda Tanrı'nın Oğludur.  Kuran’ı Kerimde de İsa Mesih Tanrıdan bir ruh olduğu açık bir şekilde belirtilmiştir. “… Meryem oğlu Îsâ Mesih, sadece Allâh'ın elçisi, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir ruhtur…” (Kuran 4:171). İsa Allahın Kelimesi ve O’ndan bir ruh, "Tanrı'nın Oğlu" deyimi de İsa Mesih'in "Baba Tanrı" ile olan ilişkisini ve birlikteliğini ifade etmek için kullanılır.

     "İsa'yı gördükleri zaman O'na tapındılar.  Ama bazıları kuşku içindeydi.  İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi.  Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin.  Onları Baba, Oğul, ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin.  Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin.  İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim."  (Matta 28:17-20)

            Hz. İsa ne zamana kadar "Mesih İmanlılarla" beraber olacağanı vaat etti?  "İşte ben, dünyanìn sonuna dek her an sizinle birlikteyim."  Peki, şimdi bakalım; İsa Mesih esasen kimdir? 

O, Allah’ın Sözüdür!

     "Başlangıçta Söz (Logos) vardı.  Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.  Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi.  Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiç bir şey O'nsuz olmadı.  Söz insan olup aramızda yaşadı.  Biz de O'nun yüceliğini Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük."  (Yuhanna 1:1-3 & 14)

     "Gökten inmiş olan İnsanoğlu'ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır.  Yukarıdan gelen, herkesten üstündür. Dünyadan olan dünyaya aittir ve dünyadan söz eder. Gökten gelen ise, herkesten üstündür." (Yuhanna 3:13 & 31)

            Gökten esas inen, Tanrı Sözü (Kelâmullâh) diye bilinen İsa Mesih'in Kendisidir!  Gördüğümüz gibi, bu Tanrı'nın Oğlu ifadesi, fiziksel ve cinsel bir ilişkiyi kastetmiyor:  İncîl'e göre, İsa "Mesih" Ruhsal anlamında Tanrı'nın Oğludur.  Kur'an'a göre İsa Mesih bu aynı özel ünvanı taşıyor:

     "Meryem oğlu İsâ Mesîh...O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir rûhtur."  (Nisâ 4:171) 

     "Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olacak Yahyâ'yı müjdeler," diye ünlediler.”  (Al-i İmrân 3:39)

            Burada kelime ile Hz. İsâ'ya işaret edilmektedir.  Başka bir âyette de İsâ'dan Allah'ìn kelimesi olarak bahsedilir.  Hz. Yahyâ, onun gerçek peygamber olduğunu tasdik etmiştir.

     "Yahya O'na tanıklık etti.  Yüsek sesle şöyle dedi: 'Benden sonra gelen benden üstündür.  Çünkü O benden önce vardı' diye sözünü ettiğim kişi budur." (Yuhanna 1:15)

     "İsa, 'Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım' dedi."  (Yuhanna 8:58)

     "Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir kelime ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu İsâ Mesih'dir; dünyâda da, âhirette de yüzde (şerefli) ve (Allâh'a) yakın olanlardandır."   (Al-i İmrân 3:45) 

            Bu Kur'an'daki ayetleri İncîl ile karşılaştırırsak, çok ilginç bir şey görüyoruz:  İsa Mesih, Allah’ın Sözüdür.  Allah'ın sonsuz "Logos"udur.  Allah'tan bir kelimedir.  Hz. İsa Mesih Allah’ın Kelamı olarak ebediyetten geliyor.  "İsa, 'Size doğrusunu söyleyeyim,  İbrahim doğmadan önce ben varım' dedi."  (Yuhanna 8:58)  Hz. İşaya'ya ve Hz. Mika'ya göre bu doğacak olan "Mesih'in" başlangıcı yoktur, ve gerçekten İsa'nın doğuşu tüm insanlardan çok farklı idi.  Bir bakire kızdan babasız olarak doğdu.

     "Bunun için Rab kendisi size bir alâmet verecek; işte kız gebe kalacak, ve bir oğul doğuracak, ve onun adını İmmanuel koyacak."  (İşaya 7:14)

     "Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi; ve reislik onun omuzu üzerinde olacak, ve onun adı: Acîp Öğütçü, Kadir Allah, Ebediyet Babası, Selâmet Reisi çağırılacaktır."  (İşaya 9:6)

     "Ve sen Yahuda binleri arasında bulunmak için küçük olan Beyt-lehem Efrata, İsrâil üzerine hükümdar olacak adam bana senden çıkacak; ve onun çıkışı eski vakitten,  ezeli günlerdendir."  (Mika 5:2)  

            Kitab-ı Mukaddes'e göre, İsa Mesih doğmadan önce, Tanrı’nın Sözü olarak Tanrı'yla birlikte idi, ve Söz Tanrı idi.  Yani, Tanrı’nın Sözü ebedidir!   İncîl'de de bu aynı gerçeği görürüz: 

     "İsa Mesih'in doğumu da şöyle oldu: annesi Meryem, Yusuf'la nişanlanmıştır.  Ama evlenip birleşmelerinden önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe kaldığı anlaşıldı. Davut  oğlu Yusuf, Meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma.  Çünkü onun rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır.  Bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından kurtaracak olan O'dur. Bütün bunlar, Rab'bin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu:  "İşte kìz gebe kalıp bir oğul doğuracak.  O'nun adını İmanuel koyacaklar."  İmanuel, "Tanrı bizimledir" demektir." (Matta 1:18 & 20-23)

     "Ama melek ona, "Korkma Meryem" dedi, "sen Tanrı'nın lütfuna eriştin.  Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın.  O büyük olacak, kendisine 'en yüce Olan'ın Oğlu' denecek.  Rab Tanrı O'na, atası Davud'un tahtını verecek.  O da sonsuza de Yakub'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir Meryem meleğe, "Bu nasıl olur, ben erkeğe varmadım ki? dedi.  Melek ona şöyle cevap verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, en yüce Olan'ìn gücü senin üstüne gölge salacak.  Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur."  (Luka 1:30-35 & 37)

            "İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne dikip şöyle dedi:  Baba, saat geldi.  Oğlunu yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin.  Çünkü sen O'na tüm insanlık üzerinde yetki verdin.  Öyle ki, O'na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin.  Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih tanımalarıdır. Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim.  Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt."  (Yuhanna 17:1-5)

            "İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır." (İbraniler 13:8)

            İsa Mesih Tanrı’nın Sözüdür, ve Tanrı’nın Sözü dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır.  O zaman İsa Mesih'in İncîl'deki sözlerinin kaybolması olanaksızdır.  İsa Mesih'in sözleri ne zamana kadar geçerlidir?  Ta ki kıyamet gününe kadar!  Dünyâda da, âhirette!  Sonsuza dek aynıdır!

            Anlaşılıyor ki, eğer herhangi bir yanlış anlayış varsa, bu yanlışlık Tanrı'nın saf Kutsal Kitaplarından değil, insanların yanlış yorumlarından kaynaklanmaktadır.

     "Gerçeğin bildirisini doğru kullanarak kendini Tanrı'ya makbul ve alnı ak bir işçi olarak sunmaya gayret et." (2 Timoteyus 2:15-16)

14 Ocak 2012 Cumartesi

Tanrı’ya Yakınlaşmak


Kurban, ‘kurb’ (yakın) kökünden, yani ‘Allah’a yakınlaşma’ anlamının doğrudan uzantısı olarak, Allah’a yakın olma fiili biçiminde anlamlandırılmalıdır. Kurban kelimesinin direk geçtiği, “Allaha yakınlık” anlamında kullanıldığı Ahkaf Suresi 28. ayet:

Fe lev lâ nasare humullezînettehâzu min dûnillâhi kurbânen âliheh(âliheten), bel dallû anhum, ve zâlike ifkuhum ve mâ kânû yefterûn.

 Allah'tan başka, kendilerine (Allâh yanında) yakınlık sağlamak için tanrı edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, (tanrıları), onlardan kaybolup gittiler. İşte onların yalanları ve uydurmaları budur. 46/AHKÂF-28

Allah’ın yanında yakınlık sağlamak için edindikleri ilahlar, onlara yardım etseydi ya!

Bu ayetin genel anlamı, Allah’a yaklaşmak için edinilen ‘yedek’ ilahların/tabi olunan hoca efendilerin, papazların, rahiplerin sorgulanışı biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Allah’a yaklaşma/kurban eyleminin bu biçimde oluşamayacağı gözler önüne serilmektedir.

Bu ayetten anlaşılıyor ki Allah yanında KURB (yakınlık) isteyenlerin sadece Allah’ın sağladığı kurbanları seçmeleri gerekiyor.

Kurban olayı sanıldığı gibi Hz. İbrahim’le başlamış bir olay değildir. Olay çok daha eskilere, Âdem ile Havva’ya kadar uzanır.

Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.. 7/A'RÂF-22

Âdem ve Havva, Şeytana uyup yasak Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine görünür ve cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye çalışırlar. Âdem ile Havva günah işlemişlerdi ve bu eylemlerinden dolayı Tanrıdan uzaklaşmışlardı. Tanrıdan uzaklaşmak ölüm demektir. Tüm varlıklar Tanrının varlığıyla hayatlarını sürdürür, O’ndan aldıkları güçle hayatta kalırlar. Tanrıdan uzaklaşmak ölümdür.

Yüce Allah kendi yarattığı insanı kurtarmak istiyordu. Âdem ve Havva yaptıklarından pişman olup Allahtan af diliyorlar Araf suresi 23. ayette okuduğumuz gibi:

Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. 7/A'RÂF-23

Bu itaatsizlikleri onları Allah’tan uzaklaştırmıştı ve bunun sonucu kesin ölümdür ama Yüce Tanrı onlara yaşam için ikinci bir şans verir.

Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu. Orada yaşar, orada ölür, oradan çıkarılırsınız. 7/A'RÂF-24,25

Yüce Rab’imiz Âdem ile Havva’yı dünyaya yerleştirir ama cennetten çıkarılmadan önce Allah, avretlerini örtmek için deriden elbiseler yapıp onlara giydirir:

Yaratılış 3:21  RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.

İlk kurban Tanrı tarafından kesilmiştir. Kutsal Kitap'a göre atalarımız Adem ile Havva günah işleyince birden çıplak olduklarını gördüler. Bu çıplaklık, günahın beraberinde getirdiği güvensizlik ve utanç duygularıydı. Tanrı Sözü şöyle yazar: "Rab Allah Adem ile karısı için deriden kaftan yaptı ve onlara giydirdi.." Deriden kaftan yapılması için bir hayvan kesilmesi gerekiyordu. Tanrı böylece Adem ile Havva'nın fiziksel çıplaklığından ziyade onların günahını, ruhsal çıplaklığını örtmek için bir hayvanın kanını akıttı. 

Böylece Âdem ve Havva’nın günahı yüzünden ilk “Kurban” verilmiş oldu. Derisinden elbise yapılması için bir koç ölmüştü. Âdem ve Havva bu elbiseyi kabul ederek Allaha tekrar yakınlaşmanın ilk adımını atmış oldular. Âdem ve Havva ölümü hak etmişti; ama onların yerine koç ölmüş ve onlar Allah’a tekrar yakınlaşma yolunda ilk adımı atmış oldular.

Koçun ölümü Âdem ve Havva’nın günahını örttü. Onların artık Allah’tan utanmalarına ve saklanmalarına gerek yoktu. Artık çıplak değildiler. Allah, Âdem ve Havva için deriden elbise yapıp onlara giydirdi.

Bunların olması için bir koçun kurban edilmesi gerekiyordu. Ama bu koç suçsuzdu. Koç günahkârların yerine öldü. Âdem ile Havva’nın tekrar Allaha yakınlaşmak için, daha doğrusu o yolda ilk adım atılması için bir koç ölmüştü.

Birçok insan da Âdem ve Havva gibi yanlışlar yapar ve günahlarını Allahtan saklamaya çalışırlar. Yaptıkları iyi işler sayesinde Allah’ı etkileyeceklerini düşünürler, verdikleri bağışlar ve yaptıkları iyi işler sayesinde Allaha yakın olacaklarını zannederler.

Kutsal yazılar insanın kurtuluşu için tek bir yol olduğunu söyler: Allah affedendir, Allahın yolunu seçmeyen günahıyla ölecektir.

Yeryüzünde Allaha yakınlık için sürekli kurbanlar sunulduğunu okuyoruz Kutsal Kitaplardan. Yeryüzünde ilk kurbanı kim sunmuş ve sunduğu kurban neydi ve neyi amaçlıyordu?

Kuran’dan okuyoruz:
Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), «Andolsun seni öldüreceğim» dedi. Diğeri de «Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder» dedi (ve ekledi:) 5/MÂİDE-27

Yüce Allah bu ayette Kabil ve Habil'i anlatıyor. Kabil ve Habil ikisi de kurban sunuyorlar yüce Allah’a ama sadece Habil'in kurbanı kabul ediliyor, Kabil'inki edilmiyor. Fena halde içerleyen Kabil "Seni öldüreceğim.' deyince Habil de "Allah sadece takva sahiplerinden kurban kabul eder.' diyor.

İlk bakışta sanki Kabil’e haksızlık edilmiş gibi görünüyor! İki kardeş Tanrıya kurban sunmuş birisinin kurbanı kabul edilmiş diğerininki ise reddedilmişti! Kurbanı kabul edilmeyen Kabil isyan ediyor ve kardeşini öldürüyor. Allah neden Kabil’in kurbanını kabul etmemiş? Habil bunu açıklıyor: “Diğeri de «Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder» dedi” Habil “takva” sahibiydi demek ve sunduğu kurban “takva” sahiplerinin sunacağı kurban olmalıydı ki Tanrı kurbanı kabul etmiş. Habil Takva sahiplerinin sunduğu kurbanı sunmuş ve Tanrı bu kurbanı kabul ederek Habil’in ‘yakın’laşma isteğini onaylamış.

Peki, Habil’in kurbanı neydi? Kuran, kurbanların neler olduğunu yazmıyor ama aynı olay Tevrat’ta daha ayrıntılı olarak geçiyor. Tevrat’tan Kabil’le Habil’in sunduğu kurbanların neler olduğuna bakalım. Tevrat, Yaratılış bölümünden okuyoruz:

Yar 4:1  Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin'i doğurdu. "RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim" dedi.

Yar 4:2  Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.

Yar 4:3  Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi.

Yar 4:4  Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti.

Yar 4:5  Kayin'le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.

Yar 4:6  RAB Kayin'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın?

Yar 4:7  Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın." 
Kuran’da özetle anlatılan konu Tevrat’ta ayrıntılarla geçiyor. Habil çoban olmuş, kardeşi Kabil (Tevrat’ta Kayin olarak geçiyor) ise çiftçi. Kabil, ‘toprağın ürünlerinden RAB'be sunu’ (kurban) getirmiş. Habil ise; ‘ilk doğan hayvanlardan bazılarını’ sunmuş.

Demek ki ‘takva’ sahiplerinin sunduğu sunu, Allah tarafından kabul edilen kurban, Allahın sağladığı bir ‘can’ olmalı. Kabil, kendi emeğinin ürününden sunu sunmuş, bir anlamda kendi çabasıyla kendi alın teriyle yakınlaşmak istemiş Tanrıya ama Allah bunu kabul etmemiş. ‘Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim?’ diyor Rab. Doğru olan Habil’in kurbanıydı; Habil Allahın verdiği canı kurban olarak sunmuş; başka bir değişle, Tanrıya ancak O’nun rahmetiyle O’nun vereceği ‘can’ın aracılığıyla yakınlaşacağını anlamış ve onun kurbanı Tanrı tarafından kabul edilmiş.

Şimdi herkes tarafından çok iyi bilinen bir kurban örneğine bakalım. Bu önemli örnek, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme girişimidir. Bunun üzerine Tanrı’nın sağladığı bir can’ı keserek Tanrıya yakınlaşma ifade edilirken, maalesef günümüz toplumları bu ayetlerin anlamını düşünmekten uzaklaşmış, çarpık bir yozlaşmanın esareti altında, o kadar geniş kapsamlı bir ifadenin içinden, hayvan ifadesini cımbızlayarak, ‘Kurban eylemini, hayvan kesme ritüeli’ kılıfına sokmuşlardır.

Hz. İbrahim Allah’ın dostu olarak bilinir:

Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi. 4/NİSÂ-125

Allah, İbrahim’i dost edinmiş ve şüphesiz onun aracılığıyla tüm insanlığa Allah’a yakınlaşmanın yolunu, kurtuluşun yolunu göstermişti. 

Bir gün Allah İbrahim’e şöyle dedi:

Yar 22:1-2 Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi. Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu* olarak sun."

Daha ayrıntılı bilgi için Tevrat’ı, Hz. Musa’nın kitabını okuyabilirsiniz.

Kuranda aynı olay şöyle anlatılıyor:
Onunla birlikte çalışma çağına varınca, 'Oğlum,' dedi, 'Rüyamda seni boğazlamam gerektiğini görüyorum. Ne düşünüyorsun?' 'Babacığım,' dedi, 'Sana emredileni uygula. ALLAH dilerse beni sabırlı bulacaksın. 37/SÂFFÂT-102

Hz. İbrahim’in oğlu günahlımıydı? Kesinlikle! Her insan günahkârdır. Kuran’ı Kerim şöyle der:

Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı. 80/ABESE-23

Hz. İbrahim’in oğlu da günahkârdı. Günahkârlar Allahın huzurunda kalamazdılar bu yüzden ölmeliydiler. Ama Allah, tüm insanları olduğu gibi İbrahim ve oğlunu seviyordu. Ve yaşlı peygamber bıçağını kaldırıp oğlunu boğazlayacağı an, Allahın meleği görünüp Hz. İbrahim’i durdurdu. Ardından İbrahim şu sözleri işitti:

Yar 22:11 Ama RAB'bin meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi.

Yar 22:12 Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin."

Yar 22:13 İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.

Kuran’ı Kerim şöyle der:

Ve ona büyük bir kurbanı fidye (oğluna karşı bedel olarak) verdik. 37/SÂFFÂT-107

Kuran Ve Tevrat’tan okuduğumuz olayı biraz düşünelim.

Allah, gökten bir koç gönderiyor ve İbrahim’in oğlu yerine Allahın verdiği koç ölüyor. İbrahim çok zengin bir adamdı. Binlerce devesi, öküzleri, koyunları vardı. Ama oğlunun hayatını kurtarmak için Allah’ın verdiği canı kurban olarak kabul etmek zorundaydı.

Hz. İbrahim, oğlunun hayatta kalması için Allah’a itaat ederek koçu, kurbanlık kuzuyu kabul etti. Allahın isteğini yerine getirdiği için ‘Allaha itaat edenlerin babası’ olarak bilinir. Tüm insanlık Hz. İbrahim’in seçtiği yoldan gitmeli. Hiç kimse kedi çabasıyla kendi gücüyle Allah’a yakın olamaz. Ancak ve ancak yüce Allah’ın rahmetiyle, O’nun sağladığı kurbanla ona yakınlaşırız ve varlığımızı sürdürebiliriz.

Kuran’da İbrahim’le ilgili şunu okuruz:

İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi. 3/ÂLİ İMRÂN-67

Kim ‘Müslüman’ım (Allaha teslim oldum) diyorsa Hz. İbrahim’in yolundan gitmelidir. İbrahim’in sayısız hayvanları vardı ama Allah’ın sağladığı ve insan yerine ölen kurbanı kabul etmeliydi.

Kurban bayramını kutlayarak Allah’ın sağladığı değerli kurbanı hatırlarız. Allah’ın İbrahim’e sağladığı kurban büyüktü! Büyük derken hacim olarak büyük anlamını kastetmiyoruz. Türkçeye ‘büyük’ olarak tercüme edilen kelime Arapça ‘azîm’ kelimesidir.

Ve fedeynâhu bi zibhın azîm.

Ve ona büyük bir kurbanı fidye (oğluna karşı bedel olarak) verdik.. 37/SÂFFÂT-107

Aynı kelime ‘ayet-el kürsi’ de geçer.

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm. 

Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür. 2/BAKARA-255

Bu ayetten anlaşılacağı gibi Arapça da ‘azim’ kelimesinin karşılığı Türkçe de ‘Büyük, Yüce, Ulu’dur’ Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. Ve, O, yücedir, büyüktür yani AZİM’dir. Nasıl olurda bir koç ‘azim’ olabilir! Şüphesiz Allah’ın azameti her şeyden üstündür. Allah’ın sağladığı kurbanın azamet’ini ilerleyen satırlarda daha iyi anlayacağız.

Demek ki Allah’ın sağladığı ‘KURBAN’ büyük, yüce bir kurbandı. Şüphesiz koç, koyun, kuzu hepsi günahsız yaratıklar olup günahsızlığı temsil ederler. Allah’ın İbrahim’e sağladığı koç ne kadar büyük, ne kadar yüce olabilir? Hangi hayvan bir insanın canına eş ya da bedel olabilir? Yüce Allah, İbrahim’in oğluna karşılık bir koç’u fidye olarak veriyor, feda ediyor. İyide bir koç bir insanın yerini alabilir mi? Alsa bile o koçun günahı neydi ki insanın yerine ölsün! Nasıl olurda bir koç ‘azim’ ulu, yüce olarak benim canıma bedel olabilir?

Tevrat’ta İsrail oğullarının günahlarından bağışlanmaları için temiz bir hayvanı kurban etmeleri konusu geçer. Yılda bir yapılan dini ayinlerde tüm günahlarına karşılık temiz kusursuz bir havanı kurban olarak sunarlardı.

Tevrat’tan, Musa’nın kitabı, Levililer bölümünden okuyoruz:

Lev 16:15  "Bundan sonra, halk için günah sunusu olarak tekeyi kesecek. Kanını perdenin arkasına götürecek. Boğanın kanıyla yaptığı gibi tekenin kanını da Bağışlanma Kapağı'nın üzerine ve önüne serpecek.

Lev 16:16 Böylece En Kutsal Yer'i İsrail halkının kirliliklerinden, isyanlarından, bütün günahlarından arındıracak. Buluşma Çadırı için de aynı şeyi yapacak. Çünkü kirli insanların arasında bulunuyor.
Burada da bir hayvanın kanı En Kutsal Yer'i İsrail halkının kirliliklerinden, isyanlarından, bütün günahlarından arındırıyor! Aynı sorular tekrar karşımıza çıkıyor. Nasıl bir havanın ölümü bir halk’ın günahlarına karşılık olabilir?

Tekrar İbrahim ve Tanrı’nın sağladığı kurbana dönelim. Allah burada, dostu İbrahim’e insanın kurtuluşu için kıymetli, büyük, yüce bir hediyesinin olduğunu göstermek istiyor. Tanrı, insanlar için beslediği sevgi ne büyük! Hz. İbrahim’in oğlunu ölümden kurtaracak olan en değerli şeyi karşılıksız verdi. İbrahim, Allah’ın sağladığı kurbanı kabul ederek oğlunu mutlak bir ölümden kurtardı.

Allah’ın yargısına göre bizim günahlarımız için ölmeye hazır olan tek varlık günahsız Allah’ın KUZU’ sudur. Eğer Allah’ın Kuzu’sunu reddedersek O’nun önünde günahkâr kalırız. Bu bizim için sonsuz ölümdür.

Fakat Allah bizi kurtarmak istiyor, bizim günahlarımızı affetmek ve bizi sonsuz yaşama kavuşturmak istiyor. Eğer bizde Hz. İbrahim’in yaptığını yapar Allah’ın kurbanını kabul edersek, bizde İbrahim gibi gerçek Müslüman oluruz. Allaha gerçekten inanan ‘hanif’ olarak adlandırılırız.

Allah’a yakınlaşmak için, sosuz yaşama kavuşmak için Allah’ın kurbanını, Allahın Kuzu’sunu, Allah’ın yüce, büyük armağanını kabul etmemiz şarttır. Yüce Allah mükemmel ve adildir. Bize şefkatli bir Baba olarak yardım etmek ve bizi günahlarımızdan kurtarmak istiyor.

Şimdi Allah’ın Kuzu’sunu, bizi Tanrıya yaklaştıracak gerçek Kurbanı, günahsız, temiz yüce kurtarıcıyı tanıyalım.

Yuhanna 1:29  Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldiğini görünce şöyle dedi: "İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu!

Yuhanna 1:36  Oradan geçen İsa'ya bakarak, "İşte Tanrı Kuzusu!" dedi.

Kuran’ı Kerim günahsız, tertemiz, kutsal olan tek bir kişiden bahseder:

Ben, ancak Rabbinin bir elçisiyim, sana tertemiz bir oğul vermek için gönderildim. 19/MERYEM-19

Ve Allah bu Oğul’u insanlığa rahmet kaynağı olarak sunuyordu:

Cebrail dedi ki; «Allah ,söyle diyor: Bu iş benim için kolaydır. Bu olayı insanlara gücümüzü kanıtlayan bir mucize ve oğlunu da onlara rahmet kaynağı olarak sunmak istiyoruz. Bu olay kesinleşmiş bir hükümdür.'' 19/MERYEM-21

Tertemiz ve bizlere rahmet kaynağı olan Tanrı Kuzusu İsa’dır. İsa adının kelime anlamı ‘Kurtarıcıdır’

‘Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak’ (Matta 1:21).

İsa adının kökeni İbranice’de Yehoşua’dır. Anlamı: Tanrı kurtarışı. Bu ad insanlar tarafından seçilmedi. Tanrı bu ismi saptadı. Çünkü O, insanları günahtan kurtarsın diye yeryüzüne gönderildi. Bu ad Arapça’da İsa’dır ve Türkçeye geçmiştir.

Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime'yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesîh'tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah'ın kendisine yakın kıldıklarındandır. 3/ÂLİ İMRÂN-45


İsa aynı zamanda Mesih diye tanınır. Bu da İbranice Meşiya’dan gelir. Mesh olunmuş anlamındadır. Hristos, ki Hıristiyan terimi bundan doğar, aynı Ad’ın Yunancasıdır. İbranilerce gelişi beklenen ve tüm peygamberlerin kesin açıklamalarda bulundukları Mesih’tir. Tanrı onu insanların Kurtarıcısı olmaya atadı ve onayladı.

Yüz yıllar boyunca insanların Tanrıya yakınlaşmak, bağışlanmak için sundukları kurbanlar aslında gerçek Kurbanı işaret ediyordu. Tanrı tarafından atanan, mesh edilen İsa Mesih yeryüzüne gelip bizim için Kurban oldu. Tanrıya yakın olmamız için yapmamız gereken tek şey Tanrı’nın bize verdiyi Kurbanı kabul etmektir. Yalnız bu yolla mutlak ölümden kurtulabiliriz.

Rom 5:8  Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü.

Rom 5:9  Böylece şimdi O'nun kanıyla aklandığımıza göre, O'nun aracılığıyla Tanrı'nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir.

İsa Mesih’in kanı tüm insanları günahlarından temizlemiştir. Ancak O’nu kabul ederek kurtulabiliriz.

İsa’yı yani Kurtarıcımız, Tanrı tarafından bize verilen rahmet kaynağını kabul ederek Tanrıya yakınlaşırız ve sonsuz yaşama kavuşuruz. O, bizim için ölen, Tanrı tarafından mesh edilen, atanan Kuzu’dur. O Allahın kuzusudur. O Kuzu’nun ölümü bizi tekrar Tanrıya yakınlaştırmıştır. O’nun kurban edilişi ve bizim O’nu kabul edişimiz bizi gerçek yaşama kavuşturur.

İsa şöyle demişti:

İsa, "Yol, gerçek ve yaşam Ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez. Yuhanna 14:6

Gerçek Kurban İsa’dır. O’nun aracılığı olmadan kimse Tanrıya gidemez. Tanrıya yakın olmamız için, sonsuz yaşama kavuşmamız için yapmamız gereken tek şey Tanrının verdiği Kurbanı kabul etmektir.

Tanrı’nın Sözü


Kuran’da Nisa Suresi, ayet 171’de belirtildiği gibi, belki de İsa’nın ‘Tanrı’nın Kelamı’ olduğu kavramına aşina birisi olabilirsiniz. İsa’yı ifade etmekte olan ‘Tanrı’nın Sözü’ kelimesi, İsa aracılığıyla Meryem’e Tanrı tarafından ulaştırılmış bir söz olmaktan, çok daha fazla anlam ifade etmektedir.

Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illel hakk(hakka) innemel mesîhu îsebnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuh(kelimetuhu), elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minh(minhu), fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun) intehû hayran lekum innemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun), subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı) ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen).

" Ey Ehl-i Kitab; dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih; Allah'ın peygamberi, O'nun Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Allah üçtür, demeyin. Kendi yararınıza olarak bundan vazgeçin. Allah sadece bir tek ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.”. 4/NİSÂ-171

Aslında bu ayet güzel bir şekilde incelendiğinde, karşımıza Kutsal Kitap’ta anlatıldığı şekilde bir İsa çıkıyor. Bu ayete göre İsa Mesih nedir ve ne değildir?

1) İsa Mesih, bir "Peygamber"dir, 
2) İsa Mesih, Allah'ın Meryem'e ulaştırıp bıraktığı "Kelime"sidir, 
3) İsa Mesih, Allah tarafından gelen bir "RUH"tur.

Şimdi bunları biraz açmaya çalışalım: İsa'nın, "Allah'ın Meryem'e ulaştırıp bıraktığı kelimesi" olduğu söyleniyor. Bu ne anlama geliyor? Yanıt şudur: Allah'ın "sözü" Meryem'den beden alarak insanlar arasında canlı bir varlık olarak yaşadı. Yani İsa Mesih, Allah'ın "Canlı Sözü"dür. İncil, bunun ne anlama geldiğini, İsa’nın kimliğini de ihtiva eder nitelikte açıklamaktadır:

Yuhanna 1:1-4 Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı.


Yuhanna 1:14 Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini gördük.

İsa Mesih, Tanrı’nın Sözü insan olup aramızda yaşadı. “Baba” Bizlerin sahip olduğundan biraz farklı da olsa İsa’nın Tanrı ile kendisi arasında sahip olduğu gibi, bizlerin Tanrı için kullanmış olduğumuz ve Tanrı ile aramızdaki ilişkinin yapısını ifade eden bir kelimedir.

Kuran'ın bir başka ayetinde de "Hakk’ın (Allah'ın) sözü olan Meryemoğlu İsa" deyimi kullanılır.
Zâlike îsebnu meryem(meryeme), kavlel hakkıllezî fîhi yemterûn(yemterûne).
İşte hakkında şüpheye düştükleri Hakk'ın Söz’ü Meryem oğlu İsâ, budur. 19/MERYEM-34


Allahû Tealâ bu ayette Meryem oğlu İsa için "Hakk'ın Sözü" diyor.

Yine Kuran’da Allah, Meryem’e ‘kendinden bir kelimeyi’ müjdeliyor.

İz kâletil melâiketu yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minh(minhu), ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhıreti ve minel mukarrebîn(mukarrebîne).
Melekler: «Ey Meryem. Allah, kendinden bir kelimeyi sana müjdeliyor: Adı İsâ, (lakabı) Mesîh, (sıfatı) Meryem oğludur. Dünyâda da, âhiretde de sânı yücedir. (Allaha) çok yakınlardandır da». 3/ÂLİ İMRÂN-45

Yukarda ki ayette açık ve net bir şekilde İsa’nın Allah’ın Söz’ü ve ahrette de Allaha ‘yakın’ olanlardan olduğu anlatılıyor.

İsa'nın, "Allah'tan gelen bir ruh" oluşuna gelince... Bilindiği gibi melekler de "ruhtur" ama İsa Mesih, bir melek değildir. Melekler bir şekilde ruh olarak yaratılmışlardır ama İsa’nın yaratıldığı konusu hiçbir kitapta geçmez. İsa, melekler gibi bir “yaratık” değildir. O halde İsa Mesih nasıl bir "ruh" olabilir?

Sorunun yanıtını Kuran’dan okuyoruz:

Velletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhâ min rûhinâ ve cealnâhâ vebnehâ âyeten lil âlemîn(âlemîne).
İffetini koruyan (Meryem) ; biz ona kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık. 21/ENBİYÂ-91


Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn(kânitîne).


İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi. 66/TAHRÎM-12


Gayet açık bir şekilde görüldüğü gibi, bu ayetlere göre İsa Mesih, "Allah'ın Kelimesi ve Ruhu"dur. Aslında Kutsal Kitapta İsa Mesih konusundaki ayetler de O'nun "Allah'ın Canlı Sözü" ve "Allah'ın Ruhu" oluşunda toplanır. İsa Mesih, "Ben ve Baba biriz" (Yuhanna, 10:30) demekle, Allah'la aynı Ruh'tan olduğunu açık bir şekilde vurgulamış oluyordu. İsa Mesih yaratılmamış, yani bir yaratık değil Allah’ın Kelimesi ve Allah’tan bir Ruh’tur. Melekler ise Allah’tan bir ruh değil ruh olarak yaratılan varlıklardır.
Kuran İsa hakkında, başka hiç kimse için söylemediği bazı ilginç şeyler söylemektedir. Örneğin Kuran'a göre İsa...

• olağanüstü bir şekilde doğdu (Tahrim/66:12; Meryem/19:19-21)

• bebekken konuştu (Meryem/19:29-30)

• olağanüstü bilgiye sahipti (Âl'i İmrân/3:49)

• her yerde mübârektir (Meryem/19:30-33)

• Kutsal Ruh tarafından desteklendi ve Allah'tan bir Ruh'tur (Bakara/2:87, 253; Nisâ/4:171)

• Allah'ın Sözü'dür (Nisâ/4:171; Âl'i İmrân/3:39, 45)

• yaratma gücüne sahipti (Mâide/5:110)

• iyileştirme ve ölümden diriltme gücüne sahipti (Âl'i İmrân/3:49)

• öldü, Allah'a yükseldi, diridir ve kıyamet gününde gelecek (Âl'i İmrân/3:55; Maide/ 5:117; Meryem/19:32-34; Zuhruf/43:61)

Kuran'da İsa (ve yalnız İsa), "Mesih" olarak adlandırılır (Âl-i İmran/3:45; Nisâ/4:157, 172; Mâide/5:17, 72; Tevbe/9:30, 31). "Meshedilen" anlamına gelen bu unvan, Kutsal Kitap'ta çok anlamlı bir kavramdır. Kutsal Kitap'a göre "Mesih", Tanrı tarafından seçilen, asırlar boyunca beklenen, bütün peygamberler tarafından tanıklık edilip, hatta Rab diye seslenilen, kurban olarak ölmesiyle insanları Tanrı'yla barıştıran, kıyâmet gününde ölülerle dirileri yargılayacak ve sonsuzluklar boyunca egemenlik sürecek olan dünyanın Kurtarıcısı'dır.

Bir gün İsa, öğrencilerine şunu sordu:

"Halk, İnsanoğlu'nun (kendisi) kim olduğunu söylüyor?"

Öğrencileri şu karşılığı verdiler:

"Kimi Vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimileri de Yeremya ya da peygamberlerden biri olduğunu söylüyor."

İsa onlara, "Ya siz" dedi, "ben kimim dersiniz?"

Simun Petrus, "Sen, yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin" cevabını verdi.

İsa ona, "Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!" dedi. "Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babamdır." (Matta 16:13-17)

Kutsal Kitap'a göre İsa Mesih, Tanrı'nın ezeli-ebedi biricik Oğlu'dur. O, başlangıçta var olan Tanrı'nın özünden doğan Kelâm'dir. İki bin yıl önce bu sonsuz Söz, yüceliğinden soyunarak bedene bürünüp insan oldu ve insanlar arasında otuz üç sene yaşadı (Bkz. Yuhanna 1:1-14, vb). Çarmıh üzerinde öldü, gömüldü, üç gün sonra ölümden dirildi ve şu anda göklerde yaşayan Efendimiz olarak tüm insanlık üzerinde bütün yetki O'na verildi.

İşte, "İlk ve Son Ben'im" (Esin. 1:17) diyor İsa.

İsa "Allah'ın Söz’ü ve Allah’ın Ruhu’ndan olduğuna göre ve tüm Kutsal Kitaplarda üstün ve özel bir yeri varken O'na yalnızca bir Peygamber gözüyle bakmak ne derece doğru olur?

Hıristiyanlar için olduğu gibi Müslümanlar için de Tanrı sonsuz olduğu gibi Tanrı'nın Sözü de sonsuzdur. Tanrı evreni yaratarak ve isteğini açıklayarak Söz'ü aracılığıyla hareket eder. Müslümanlar için Tanrı Söz'ü doğal olarak Kuran demektir. Ancak yine de yukarıda belirttiğimiz gibi Kuran'da İsa'nın "Tanrı Sözü" olduğu yazılıdır. Müslümanlar her ne kadar İsa'yı yalnızca bir peygamber olarak görseler de O'nun "Tanrı Sözü" olduğu fikrini aynı ifadenin Kutsal Kitap'taki önemiyle bağdaştıramazlar mı? Bazıları bu soruyu "Hayır" diye yanıtlayacaklardır. Diğerleri ise bunu İsa'nın Baba'yla olan Oğulluk kavramı dâhilindeki ilişkisini açıklamak için çok yararlı bir araç olarak görürler. Tanrı'nın sonsuz Söz'ü olduğu gibi sonsuz Oğul'dur da. (Yuhanna 1:11) Bu aynı zamanda Müslümanların Baba-Oğul ilişkisiyle ilgili derin köklü yanlış anlamalarını ortadan kaldırarak, Kutsal Kitapta yalnızca tek Tanrı öğretisi olduğunu, Oğul'u başka bir Tanrı olarak göstermediğini ve bir insanı Tanrı yerine koymadığını anlamalarını sağlayabilir.

İnsanlar arasında bile bir insanın ne istediğini, ne yaptığını ve nasıl olduğunu anlamak için o insanın sözüne bakılır. Bir insan sözü aracılığıyla kendi tanıtır, içinde olanların dışarıya çıkarır. Abdullah'a güveniriz, çünkü Abdullah'ın sözüne güveniriz. Abdullah'ın sözüne güveniriz çünkü Abdullah'a güveniriz. Abdullah ve sözü aynı şeydir.

Bunun gibi daha farklı daha yüce ve görkemli bir biçimde Tanrı'dan çıkan Söz Tanrı'nın isteğini ve işlerin anlam kazandırır ve aynı zamanda anlaşılır bir biçimde Tanrı'nın nasıl olduğuna ışık tutar. Kutsal Kitap şöyle der;

"Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. Yaşam O'ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı... Söz insan olup aramızda yaşadı. Biz de O'nun yüceliğini Baba'dan gelen lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük...Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir. O'nu Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı." (Yuhanna 1:1-4; 14,1

"Sevgili Oğlum budur. O'nu dinleyin."(Markos 9:7)

"Bu son çağda da kendi Oğluyla bize seslenmiştir." (İbraniler 1:2)

Eğer bir Müslüman, Tanrı'nın Kendisi gibi Sözünün de sonsuz olduğunu, zaman ve yer sınırlamalarının içine girip bir kitap olabileceğini kabul edilebiliyorsa, bu aynı Söz'ün bir insan olarak görünür hale getirilebileceğini de anlayamaz mı?

Eğer yeryüzünde Tanrı'nın yaratılmamış Söz'ü yaratılmış bir kitap biçiminde, hem yaratılmamış, hem de yaratılmış olarak tanımlanabilirse o zaman Tanrı'nın yaratılmış bir insan biçiminde yaratılmamış Söz'ü tek Tanrı böyle olmasını istiyorsa, hem yaratılmamış hem yaratılmış olarak tanımlanamaz mı? Kutsal İncil, Tanrı'nın isteğinin böyle olduğunu tanıklık eder. Tanrı'nın kendini sonsuz ifadesi, Söz'ü Oğlu, Mesih İsa olarak insan biçimine büründü.